DENİZ KİRLİLİĞİ VE KAYNAKLARI
Deniz
kirlenmesi; deniz ekosistemine zarar veren, insan sağlığını bozan, balıkçılık
da dahil olmak üzere, denizlerdeki faaliyetleri engelleyen, denizin kullanım
kalitesini etkileyen ve değerini azaltan madde veya enerjinin insanlar
tarafından deniz ortamına doğrudan veya dolaylı olarak bırakılması olarak
tanımlanabilir.
Denizlerimizde canlı yaşamının sayıca ve türce giderek azalması, kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin artması kıyısal yapılaşmanın büyümesi ve aşırı avlanmanın önemli sonucudur. Çeşitli yollardan meydana gelen deniz kirliliği, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve insanların geleceği bakımından büyük önem arz etmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, tüm dünyada olduğu gibi, deniz kirliliği ve kıyılar ile ilgili sorunlar ayrı bir onem taşımaktadır. Sanayi, deniz taşımacılığı, şehirleşme, turizm ve atıkların boşaltılamsının yanısıra oluşan deniz kazaları ile de her geçen gün denizlerimiz daha hızlı kirlenmeye başlamıştır.
Denizlerin
kullanım alanlarında birisi, kirlilik veren deşarjlar için bir alıcı ortam
olarak kullanılmasıdır. Bu kirlilik deniz kıyısındaki yerleşim yerleri ve
endüstrilerden doğrudan verilebildiği gibi akarsular, yağmur suları ve hava
|
kirliliği
ile de daha uzak bölgelere taşıma yoluyla verilebilir.
Bunun yanında endüstriyel olarak petrol ve petrol türevlerinin yaygın bir
şekilde üretilip kullanılması, kullanım sonucu yapılan deşarjlar, deniz
taşıması ve kazalar denizlerin kirlenmesinde önemli rol oynar.
Deniz kirliliği, insan tarafından doğrudan veya dolaylı olarak deniz çevresine bırakılan madde (atıklar dahil) ve enerji anlamına gelmektedir. Denizdeki biyolojik hayatın verimliliği ve sürekliliği suda oksijen ve ısı miktarı ile su ısısına bağlıdır. Bu üç fiziki kısmı belirleyen en kritik kısım ise yüzeyin ilk milimetreleridir. Bu bölgenin önemini şu şekilde açıklayabiliriz. Suda oksijenin büyük çoğunluğu direkt olarak atmosferden gelir. Atmosferdeki oksijen miktarının sudan daha fazla olması nedeni ile yavaş yavaş atmosferdeki oksijen deniz suyu içinde çözülür ve akıntılar sayesinde denizin farklı derinliklerine dağılır. Bu atmosfer ile deniz arasındaki oksijen değişimi ise deniz yüzeyinde gerçekleşir. Sudaki besin zincirinin en alt tabakası olan zooplanktonlar ve phitoplanktonlar fotosentez ile beslenir. Fotosentez için en gerekli öğelerden birisi ise güneş ışığıdır. Denize giren güneş ışığının önüne ne kadar az bariyer çıkarsa, güneş ışığı daha derine inebilir. Yani deniz yüzeyi ne kadar berrak ve temiz ise güneş ışığı da o kadar derin bölgeye ulaşabilir. |
Deniz suyu
sıcaklığı da eko-denge açısından çok önemli bir unsurdur. Deniz suyu ısısını
hem güneş ışığından hem de atmosferden alır. Atmosferle temas eden deniz
yüzeyi atmosferin ısısını emer. Bu ısı alışverişinin miktarı ise deniz
yüzeyinin ilk milimetrelerindeki temizliğe bağlıdır. Denizlerdeki kirlenme en
yoğun deniz yüzeyinde görülür. Yukarıda açıklanan nedenlerle bu bölgede
görülen aşırı kirlenme denizlerin soğuma kapasitesini zayıflatmakta, hava ve
güneş ile temas etmeyen denizde eko-denge bozulmaktadır.
Böylece denizlerin gelecekteki potansiyeli yitirilmektedir. Bunların sonucu; yaşam kaynakları zarar görmekte, insan sağlığı tehdit edilmekte, balıkçılık gibi deniz faaliyetleri etkilenmekte, kullanılan deniz suyunun kalitesi bozulmakta ve deniz canlı türleri azalmaktadır. Denizlerde Meydana Gelen Kirlilik
1-Deniz
kıyıları boyunca kurulmuş bulunan yerleşim merkezleri ve sanayi
tesislerinden,
2-Hava
yolu araçlarından,
3-Denizlerde
kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından,
4-Gemi ve
deniz araçlarından meydana gelmektedir.
Gemilerden
meydana gelen kirlenmeler;
a-Kazadan
kaynaklanan kirlenmeler,
b-Kasıtlı
veya bilgizice yapılan kirlenmeler olarak iki ana grupta incelenebilir.
Kaynaklar Çevre Ve Orman Baknalığı Çevre Durum Raporu
www.akdeniz.edu.tr
www.denizce.com
|
26 Aralık 2013 Perşembe
DENİZ KİRLİLİĞİ VE KAYNAKLARI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder